bbc
< Geri Dön <AT THE BBC
It was nearly two o'clock in the afternoon when came out of the zoo and they were tired. They sat in a tea-shop neat North Gate and had a light lunch.
"Where shall we go from here?" Mrs. Miller asked.
Mr. Miller said, "We'll go to Madame Tussaud's waxworks museum. I am sure the children will find it interesting."
"Shall we walk again?" Mary asked.
"It is very near." Mr. Miller said.
Althought they were tired they enjoyed Madame Tussaud's waxworks. There were waxworks of hundreds of famous men and women. There were waxworks of Hitler, Mussolini and all the other famous people of the second world war and the first world war. There were waxworks of some murderers and thieves, too. Ahmet and Zeynep were glad to see the statue of Atatürk. He was very real.
"Are the waxworks as big as the real persons?" Zeynep asked a quide.
"Yes, they are as big as the real persons." The guide answered.
"I know it is against the rules but I want to touch Atatürk's hand once."
The guide said, "All right, but hurry up."
The children came near to the statue of Atatürk and touched his hand. Then they thanked the guide very much.
After Madame Tussaud's, they took a taxi and went to the British Broadcasting Corporation (BBC) building. Ahmet and Zeynep were going to talk on the radio about Turkey. The BBC men took them to the Turkish department. Zeynep said to the officials, "The English lessons of the BBC are very useful for pronunciation," The BBC officials invited the children to England for two weeks next year.
The BBC building was like a big city. It had broadcasting departments for almost every language in the world, and broadcasting continued 24 hours a day without stopping.
They shook hands with the officials of the BBC and thanked them and said good-bye.
"Now we are going to see Big Ben, the most famous clock in the world."
Big Ben is on the Houses of Parliament. It is on a very high building. They went up by the lift and came to a very large room full of big wheels.
A guide was telling them about the clock when somebody shouted:
"Be careful. Put your fingers in your ears. It is going to strike four."
And Big Ben began to strike. They had to put their fingers in their ears. The room was shaking. The clock struck four times and stopped, but the building was still shaking.
"I am glad that it is only four o'clock," Ahmet said. "I'll never come here at twelwe o'clock."
BBC'DE
Hayvanat bahçesinden çıktıkları zaman saat öğleden sonra hemen hemen ikiydi ve yorgundular. Kuzey kapısı yanında bir çayhanede oturdular ve hafif bir öğle yemeği yediler.
Mrs. Miller, "Buradan nereye gideceğiz?" diye sordu.
Mr. Miller, "Madam Tussaud'un balmumu heykel müzesine gideceğiz. Eminim çocuklar onu enteresan bulacaklar." dedi.
Mary, "Yine yürüyecek miyiz?" diye sordu.
Mr. Miller, "Çok yakındır." dedi.
Her ne kadar yorgun idiyseler de Madam Tussaud'un balmumu heykellerinden çok zevk aldılar. Yüzlerce meşhur adam ve kadınların balmumu heykelleri vardı. Hitlerin, Mussolininin ve bütün diğer birinci dünya savaşı ve ikinci dünya savaşının meşhur şahıslarının balmumu heykelleri vardı. Bazı katillerin ve hırsızların da balmumu heykelleri vardı. Ahmet ve Zeynep Atatürk'ün heykelini gördüklerine memnun oldular. O çok hakikiydi.
Zeynep bir rehbere, "Balmumu heykeller hakiki şahıslar kadar mı büyüktür? (hakiki şahıslar büyüklüğünde midir?)" diye sordu.
Rehber, "Evet, onlar hakiki şahıslar büyüklüğündedirler." diye cevap verdi.
"Bilmiyorum kurallara aykırıdır, fakat Atatürk'ün eline bir kere dokunmak istiyorum."
Rehber, "Pekala, fakat çabuk olun." dedi.
Çocuklar Atatürk'ün heykeline yaklaştılar ve onun eline dokundular. Sonra rehbere çok teşekkür ettiler.
Madam Tussuad'tan sonra bir taksiye bindiler ve British Broadcasting Corporation (BBC) binasına gittiler. Ahmet ve Zeynep radyoda Türkiye hakkında konuşacaklardı. BBC'nin İngilizce dersleri telaffuz için çok faydalı." dedi. BBC memurları çocukları gelecek sene iki hafta için İngiltere'ye davet ettiler.
BBC binası büyük bir şehir gibiydi. Dünyadaki hemen hemen bütün diller için yayın bölümleri vardı ve yayın günde 24 saat hiç durmadan devam etti.
BBC'nin memurlariyle el sıkıştılar (tokalaştılar), onlara teşekkür ettiler ve Allahaısmarladık dediler.
"Şimdi Big Ben'i görmeğe gidiyoruz, dünyada en meşhur saat."
Big Ben Parlemento binalarının üstündedir. Çok yüksek bir binanın üstündedir. Asansörle çıktılar ve büyük tekerleklerle dolu kocaman bir odaya geldiler.
Birisi bağırdığı zaman bir rehber onlara saat hakkında anlatıyordu.
"Dikkatli olun. Parmaklarınızı kulaklarınızakoyun. (saat) dördü vuracak."
Ve Big Ben vurmağa başladı. Parmaklarını kulaklarına koymak mecburiyetinde kaldılar. Oda sarsılıyordu. Saat dört kere vurduve durdu. Fakat bina hala sarsılıyordu.
Ahmet, "Memnunum ki saat sadece dört." dedi. "Buraya asla saat onikide gelmeyeceğim."
< Geri Dön <