store
< Geri Dön <DEPARTMENT STORES IN LONDON
From the Houses of Parliament they went to Westminster Abbey. Mr. Miller said, "We can see the names of famous men in English history in stones on the walls. And there are some statues too."
From Westminster Abbey they went to the Tower of London, crossing the River Thames by boat. It is the oldest castle in London. Here they saw the blackbirds in the Tower. The tower is now a museum, but in old times it was a prison for kings and queens and some famous men.
After lunch they went to the National Gallery. There were thousands of beatiful paintings from all parts of the world. Mary showed them the potrait of Mehmet the Conqueror and the Turkish carpets on the walls. They liked the National Gallery very much. "It isn't so large as the Louvre," said Ahmet. "Where are we going from here?"
"Today we aren't going anywhere because we are tired. But Mary can take you to the shopping district," Mr. Miller said. "Mrs. Miller and I will go home and make some good English tea for you."
Mr. And Mrs. Miller said good-bye to them and took a bus and went to Euston Square. The children walked to Oxford Street.
"This is like your İstiklal caddesi in İstanbul." Mary said. "There are a lot of big stores and shops on this street."
"Which is the most famous department store?" Zeynep asked Mary.
"Almost all of them are famous. But Selfridge's and Harrod's and Gamage's are the biggest stores. At Selfridge's you can find everything. It is the most popular store in London."
They walked to Selfridge's. The building was very high. It had a lot of departments. They began from the ground floor. Here there were all kinds of things for the kitchen and garden. Then they went to the first floor. It was full of men's clothes. Ahmet bought a raincoat for himself and a scarf for his father. Zeynep bought a beatiful pipe for her father. Then they went to the other departments. Zeynep bought two dresses, a sweater and two skirts for herself and a scarf for her mother. Ahmet bought some presents for his mother and for Hatice. They bought some more presents for their friends too.
"I think this is enough shopping for today. If we buy any more presents, we'll have no money for our tickets to go back to Turkey," Ahmet said.
Their hands were full of packages. When they came to the street, there were no taxis free.
"I dodn't think we can get on a bus with all these packages," Mary said, "We'll have to find a taxi."
"But how can we get a taxi?" Zeynep asked. "They don't stop for one minute."
"Leave it to me," Ahmet said. "This is a man's job. You girls, stand near that shop on the corner."
The girls went to the corner and waited and waited. They were very tired with all those packages in their hands. After about twenty minutes Ahmet came back.
"I am sorry, but there aren't any taxis free. We shall have to wait."
"All right," Zeynep said. "Now you take these packages and I shall go and ask that policeman to find us a taxi. I'll tell him that we are tourists from Turkey. They are always nice to ladies."
Ahmet took the packages from Zeynep. She went and talked to the policeman for one minute.
"I hope the policeman will think that Zeynep is a lady," Ahmet said without much hope. But when Zeynep came back, she was smiling.
She said, "He is going to find us a taxi."
After about two minutes they were in a taxi.
"What other things are a man's job, Ahmet?" Zeynep asked. But Ahmet didn't want to listen to this and he began to look at the people and the cars in the street.
LONDRADAKİ (HER ŞEY SATAN) MAĞAZALAR
Parlemento binalarından Westminster Abbey'ye gittiler.
Mr. Miller, "Duvarlardaki taşlarda İngiliz tarihinde meşhur adamların isimlerini görebiliriz. Biraz heykel de var." Dedi.
Westminster Abbey'den, Thames nehrini gemiyle geçerek Londra kulesine gittiler. O, Londra'da en eski kaledir. Burada kuledeki siyah kuşları gördüler. Kule şimdi bir müzedir, fakat eski zamanlarda krallar, kraliçeler ve bazı meşhur adamlar için bir hapishane idi.
Öğle yemeğinden sonra National Gallery'ye gittiler. Dünyanın bütün kısımlarından binlerce güzel tablolar vardı. Mary onlara Fatih Sultan Mehmet'in portresini ve duvarlarda Türk halılarını gösterdi. National Gallery'yi pek çok beğendiler. Ahmet, "Louvre kadar büyük değil." dedi. "Buradan nereye gidiyoruz?"
Mr. Miller, "Bugün biz bir yere gitmiyoruz çünkü yorgunuz. Fakat Mary sizi alışveriş bölgesine götürebilir." dedi. "Mrs. Miller ve ben eve gideceğiz ve sizin için iyi İngiliz çayı yapacağız."
Mr. ve Mrs. Miller onlara Allahaısmarladık dediler ve bir otobüse bindiler, Euston Meydanına gittiler. Çocuklar Oxford caddesine yürüdüler.
Mary, "Bu sizin İstanbul'da İstiklal caddesi gibi." dedi. "Bu caddede birçok büyük mağazalar ve dükkanlar var."
Zeynep, Mary'ye, "En meşhur her şey satan mağaza hangisidir?" diye sordu.
"Hemen hemen hepsi meşhurdur. Fakat Selfridge's, Harrod's ve Gamage's en büyük mağazalardır. Selfridge'sde her şey bulabilirsiniz. Londra'da en popüler (halk tarafından tutulan) mağazadır."
Selfridge'se yürüdüler. Bina çok yüksekti. Birçok kısımları vardı. Zemin kattan başladılar. Burada mutfak ve bahçe için eşyaların bütün cinsleri vardı. Sonra birinci kata gittiler. O, erkek elbiseleriyle doluydu. Ahmet kendisi için bir yağmurluk, babası için bir eşarp aldı. Zeynep babası için güzel bir pipo aldı. Sonra diğer kısımlara gittiler. Zeynep kendisi için iki elbise, bir süeter, iki etek ve annesi için bir eşarp aldı. Ahmet annesi için de biraz daha hediyeler aldılar.
Ahmet, "Zannederim bugün için bu kafi alışveriş. Daha hediyeler alırsak Türkiye'ye dönmek için biletlerimize hiç paramız kalmayacak." dedi.
Elleri paketlerle doluydu. Caddeye geldikleri zaman hiç boş (serbest) taksi yoktu.
Mary, "Bütün bu paketlerle bir otobüse binebileceğimizi zannetmem." dedi. "Bir taksi bulmamız icap edecek."
Zeynep, "Fakat nasıl bir taksi bulabiliriz?" diye sordu. "Bir dakika için durmuyorlar."
Ahmet, "Onu bana bırak ." dedi. "Bu bir erkeğin işi. Siz kızlar, köşedeki şu dükkanın yanında durun."
Kızlar köşeye gittiler ve beklediler, beklediler. Ellerindeki bütün şu paketlerle çok yorgundular. Takriben yirmi dakika sonra Ahmet döndü.
"Affedersiniz, fakat hiç boş taksi yok. Beklemek mecburiyetinde kalacağız."
Zeynep, "Pekala." dedi. "Şimdi sen bu paketleri al, ben gidip şu polise bize bir taksi bulmasını talep edeceğim. (isteyeceğim) Ona Türkiyeli turistler olduğumuzu söyleyeceğim. Onlar hanımlara daima naziktirler.
Ahmet paketleri Zeynep'ten aldı. O gitti ve polisle bir dakika konuştu.
Ahmet ümitsiz, "İnşallah polis Zeynep'i bir hanım zanneder." dedi. Fakat Zeynep döndüğü zaman tebessüm ediyordu.
"Bize bir taksi bulacak." dedi.
Takriben iki dakika sonra bir taksideydiler.
Zeynep, "Hangi (ne) diğer işler bir erkeğin işidir Ahmet?" diye sordu. Fakat Ahmet bunu dinlemek istemedi ve caddedeki insanlara ve otomobillere bakmağa başladı.
< Geri Dön <