shopping1
< Geri Dön <MARY GOES SHOPPING ALONE
One morning after breakfast Mary said, "Mr. Çelikel, I want to go shopping alone. I'll try my Turkish."
Hasan Bey smiled, "Recep can take you to the town, but can you come back alone?"
"Of course, I can. But I want to go alone."
"You can go to Zeynep's school after shopping and come back with her."
"No, no!" Mary said. "I want to go and come back alone."
Hasan Bey laughed and said, "All right, Mary. Have you enough money on you?"
"Yes," Mary answered. "I have 400 liras, thank you very much."
So Mary went to the town by bus. First she went to the post office and said, "Bir pul lütfen. Elli kuruş."
The man smiled andgave her a fifty kuruş stamp. Mary put the stamp on the envolope and put the envelope into the letter box.
She bought a lot of postcards from a shop near the post office. After this she went into a shop with men's and women's things in the window. The shopkeeper was a young man. When he saw Mary, he said in English, "Come in, Miss. What can I do for you?"
"Oh, you speak English." Mary said sadly. "Everybody in Turkey speaks English. When shall I find a chance to speak Turkish in this country?"
The young man smiled and said, "You are unlucky today. When you come to our shop next time you'll find my father. He doesn't know a word of English. You can talk Turkish with him."
Mary bought a pipe for Hasan Bey, a beautiful scarf for Fatma Hanım, a blue shirt and a tie for Ahmet, a lovely blouse for Zeynep. She bought a skirt and a pair of socks. The shopkeeper made two big packets for her. Mary thanked him and went back to the farm by bus.
When Hasan Bey saw her, he said, "Mary! How was your shopping?"
Mary was sad. She said, "Everyone can speak English in this country. I hadn't a chance to talk in Turkish."
MARY ALIŞVERİŞE YANLIZ GİDİYOR
Bir sabah kahvaltıdan sonra Mary , "Bay Çelikel, alışverişe yanlız gitmek istiyorum. Tükçemi deneyeceğim." dedi.
Hasan Bey gülümsedi, "Recep seni şehre götürebilir, fakat geriye yanlız dönebilir misin?"
“Şüpesiz, dönebilirim. Fakat yanlız gitmek istiyorum."
"Alışverişten sonra Zeynep’in okuluna gidebilir ve onunla dönebilirsin."
Mary, "Hayır, hayır!" dedi. "Yanlız gitmek ve dönmek istiyorum."
Hasan Bey güldü ve "Pekala Mary. Üzerinde kafi paran var mı?" dedi.
Mary, "Evet," diye cevap verdi. "400 liram var. Çok teşekkür ederim."
Böylece Mary otobüsle şehre gitti. Önce postaneye gitti ve "Bir pul lütfen. Elli kuruş." dedi.
Adam gülümsedi ve ona elli kuruşluk bir pul verdi. Mary pulu zarfın üstüne koydu ve zarfı mektup kutusuna koydu.
Postane yanındaki bir dükkândan birçok kartpostal aldı. Bundan sonra vitrininde erkek ve kadın eşyaları (şeyleri) olan bir dükkâna girdi. Dükkâncı genç bir adamdı. Mary’yi gördüğü zaman ingilizce olarak “Buyrun bayan. Sizin için ne yapabilirim?” dedi.
Mary üzgün bir şekilde, "Ooo...ingilizce konuşuyorsunuz.” dedi. “Türkiye’de herkes İngilizce konuşuyor. Bu memlekette Türkçe konuşmaya ne zaman fırsat bulacağım?”
Genç adam gülümsedi ve “Bugün şansızsınız. Gelecek sefer dükkânımıza geldiğiniz zaman babamı bulacaksınız. O bir tek İngilizce kelime bilmez. Onunla Türkçe konuşabilirsiniz.” dedi.
Mary, Hasan Bey için bir pipo, Fatma Hanım için güzel bir eşarp, Ahmet için mavi bir gömlek ve bir kravat, Zeynep için hoş bir bluz aldı. Bir etek ve bir çift çorap aldı. Dükkancı onun için iki büyük paket yaptı. Mary ona teşekkür etti ve otobüsle çiftliğe döndü.
Hasan Bey onu gördüğü zaman, "Mary! Alışverişin nasıldı?" dedi.
Mary üzgündü. "Bu memlekette herkes İngilizce konuşabilir. Türkçe konuşmaya bir fırsatım olmadı." dedi.
< Geri Dön <