london2
< Geri Dön <IN LONDON
"This is famous London," said Zeynep when they came out of the Miller's house the next day. Mrs. Miller stayed at home. She and the maid were going to clean the house.
First they got on a bus at Euston Square and came to Oxford Street. They got off here and began to walk along the street, It is a famous shopping district. Many large shops and stores are on this street. From Oxford Street they walked to Charing Cross Road and to Trafalgar Square, There were thousands of pigeons on the square.
"Isn't this place like Beyazıt Square in Istanbul?" Mary said.
"Oh yes. Whose statue is this on that high column?" Zeynep asked.
"It is Nelson's statue, our greatest admiral."
From Trafalgar Square they walked to Piccadilly Circus.
This is the most interesting place in London." Mary said. "All the theatres and clubs are at this place. It is more interesting at night. People come and sit on these stairs and watch the lights and the people around."
At Piccadilly Circus they took the underground train to go to Buckingham Palace.
"The royal family live here." Mr. Miller said. "Those soldiers in red coats and black trousers and high hats are the Guards. They never speak, and never laugh or look at you. Tourists like to take their photographs."
Ahmet took Zeynep's photo standing near the quard but the soldier didn't look at her although she was smilling at him. Zeynep tried to see the man's eyes but the hat was nearly over his eyes.
"How does he find his way?" she asked Mr. Miller.
"Oh, they see their way. Only you can't see their eyes."
"Isn't it very strange?" Ahmet said. "Some people can find their way when their eyes are closed and some people get lost in a big city when their eyes are open."
Zeynep and Mary didn't want to hear this and they walked to the wall of the palace.
"Does the queen sometimes come out of her place?" Zeynep asked Mary.
"Of course she does. But there is always a big crowd here when she comes out. Everbody tries to see her. But I was very lucky one day. Her carrige stopped in front of me because one of the horses fell down. The queen looked at me and smiled."
"We are going to Hyde Park," Mr. Miller said.
"Are we going to walk there?" Zeynep asked.
"Yes," Mr. Miller answered. "It is very near. We aren't going to other places today. So you can rest in Hyde Park."
When they came to Hyde Park, Zeynep and Ahmet liked the park very much. So they wanted to spend more time in it, and they walked until they came to Kensington Gardens.
LONDRA'DA
Ertesi gün Millerlerin evinden çıktıkları zaman Zeynep, "Meşhur Londra bu." dedi. Mrs. Miller evde kaldı. O ve hizmetçi evi temizleyeceklerdi.
Önce Euston meydanında otobüse bindiler ve Oxford caddesine geldiler. Burada indiler ve cadde boyunca yürümeye başladılar. O meşhur bir alışveriş bölgesidir. Birçok kocaman dükkanlar ve mağazalar bu caddededir. Oxford caddesinden Charing Cross Road'a ve Trafalgar meydanına yürüdüler. Meydanda binlerce güvercin vardır.
Mary , "Bu yer İstanbul'da Beyazıt meydanı gibi değil mi?" dedi.
Zeynep "Ooo evet. Şu yüksek sütundaki kimin heykeli?" diye sordu.
"O, Nelson'un heykelidir; en büyük amiralimiz."
Trafalgar meydanından Piccadilly Circus'a yürüdüler.
Mary, "Burası Londra'da en enteresan yerdir." dedi. "Bütün tiyatrolar ve kulüpler bu yerde (burada) dır. Geceleyin daha enteresandır. İnsanlar gelir ve bu merdivenlerde otururlar ve etraftaki insanları ve ışıkları seyrederler.
Piccadilly Circus'da Buckingham sarayına gitmek için yeraltı trenine bindiler.
Mr. Miller, "Kraliyet ailesi burada oturur." dedi. "Kırmızı ceketli , siyah pantolonlu ve yüksek şapkalı şu askerler muhafızlardır. Onlar katiyen konuşmazlar, katiyen gülmezler veya size bakmazlar. Turistler onların fotoğraflarını çekmekten hoşlanırlar."
Ahmet muhafızın yanında duran Zeynep' in fotoğrafını çekti. Fakat asker, her ne kadar o ona gülümsüyor idiyse de ona bakmadı. Zeynep adamın gözlerini görmeye çalıştı fakat şapka hemen hemen gözlerinin üstündeydi.
Mr. Miller'e "Yolunu nasıl bulur?" diye sordu.
"Oo.... Yollarını bulurlar. Ancak siz onların gözlerini göremezsiniz."
Ahmet, "Çok tuhaf değil mi?" dedi. "Bazı insanlar gözleri kapalıyken yollarını bulabilirler ve bazı insanlar gözleri açıkken büyük bir şehirde kaybolurlar."
Zeynep ve Mary bunu işitmek istemediler ve sarayın duvarına yürüdüler.
Zeynep Mary'e "Kraliçe bazen sarayından çıkar mı?" diye sordu.
"Tabi çıkar. Fakat o çıktığı zaman burada daima büyük bir kalabalık vardır. Herkes onu görmeye çalışır. Fakat ben bir gün çok şanslıydım. Onun arabası benim önümde durdu, çünkü atların biri düştü. Kraliçe bana baktı ve gülümsedi."
Mr. Miller, "Hyde Park'a gidiyoruz" dedi.
Zeynep, "Oraya yürüyor muyuz?" diye sordu.
Mr. Miller, "Evet" diye cevap verdi. "O çok yakındır. Bugün diğer yerlere gitmiyoruz. Böylece Hyde Park'ta istirahat edebilirsiniz."
Hyde Park'a geldikleri zaman Zeynep ve Ahmet parkı pek çok beğendiler. Bu sebepten onun içinde daha fazla vakit geçirmek istediler ve Kensington bahçelerine gelinceye kadar yürüdüler.
< Geri Dön <